Bi arkadasımdan....
Bitip bitip yeniden başlamak, ne kadar can yakıcı. Bitemediğin yerlerde kaybolmak. Sevgi adına gurursuzca yaşamak. Hem de seni gurur ayakta tutarken. Bir sabah aniden karar verip, iki parça eşyanı toplayıp, şu ana kadar yaşamda ne edindiysem hepsini sığdırıp bir çantaya, bilinmeyene doğru yeni bir başlangıca. Yollara düşüp öylesine bir yerde durup, yeniden başlayabilme gücü. Bugün deniz kenarında kaskatı otururken içimi dürten duygu. Öyle olmuş, böyle olmamış, ne olmuş, ne olmamış, şöyle olsaydı böyle olmazdı. Hepsi bu. Hepsi boş. Olmuş. Bir kere de değil tekrar tekrar olmuş. Ayağa kalkıp yeniden sevecek bir şeyler bulmalı. Seni yanıltmayacak, anlayacak, anlayabildiğin, her şeyi hissettirebilecek, her şeyi hissedebilen.
Önüne çıkan ilk kediyi sevmeli mesela. İyi bir başlangıç. Bir çocuk bulup gözlerinin içine bakmalı. Korkmadan ta içine. Kedide kabul ederse onun da gözleri olabilir. Bütün yaşamı, evreni, o sessiz huzurlu dengeyi orada hissedebilmek, ben görebildiğim müddetçe bir saniye, bir salise, bir sene hiç fark etmez. Aynı rahatlığı alabilmek zamansız sürelerde. Dışlayabilmek bizi taşımayan sebepleri. Bu katlanışlar, seni sorgulayan, anlamayan, kendi başına karar verip, uygulayan, sözünde durmayan adı beraber yaşayışlar.
Bu sene de kış gelmeyecek galiba. Şimdi en çok neyi isterdim, deli gibi yağmur yağsa gecenin bir yarısında atsam kendimi dışarıya, yüzümü gökyüzüne kaldırıp içsem kana kana. İçim dışım temizlense benim olan ama bana ait olmayan ne varsa yağmura karışsa, akıp gitse, bütün acılarımı anlasam.
Bir yerden sonra nerenin acıdığını da anlayamıyorsun, neyin daha çok acıttığını da. En zoru da içinde taşıdığın bu yaralar. Nasıl, ne durumda, geçiyor mu, geçti mi, göremiyorsun. Sıyrık mı, derin mi yara hiç bir şey yapamıyorsun. Yara bandı yapıştıramıyorsun, saramıyorsun. Takılıyor her yere kanıyor habire hissediyorsun ama nerede onu bile bilemiyorsun.
Nedense hep gözler kalıyor geride. Bu kadar çabuk anlam değiştirebilen başka şey de yok galiba. İlk baştaki sıcaklığın değişimi yerine karlar yağıyor. Bir soluk gibi geçiyor, güzel anlar seni anlamlı kılan ama aniden nefessiz kalıyorsun. Tıkanıyor yaşam. Kendini sorgulamaların başladığı noktada. Karşıdaki melek, sen sanki şeytan. Hiç bir şey konduramıyorsun yine de ona. Bu anları durdurabildiğin bir noktada ufacık bir hissediş, bu kadar çok sevdiğim, düşündüğüm için işte bu benim cezam.
Sadece sevdiğim için bu kadar çok cezalandırılmam.
İyi ki böyleyim.
Sadece yaşadım.
N´apıyım.
Her zaman geçip gitmeli mi?
O zaman, ne zaman.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder